Reklam bayilik veren firmalar
Askerlik Şubeleri

Avcılar Askerlik Şubesi

İlİstanbul
İlçeAvcılar
Şube AdıAvcılar Askerlik Şubesi
Telefon(0212) 579 03 15
Fax(0212) 579 88 54
AdresFatih Mah. 832 Yan yol (Küçükçekmece/Avcılar E-5 Yan Yol Üzeri Göl Kenarı) Küçükçekmece / İstanbul

İstanbul Küçükçekmece’de bulunan Avcılar askerlik şubesine ait telefon numarası, adres ve iletişim bilgileri.

Reklam

Avcılar hakkında

Osmanlı Devleti’nin 1453 yılında İstanbul’u fethetmesi, şehirde önemli değişimlere yol açtı. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul ve çevresindeki Rum halkına zulmetmeyi reddederek, onlarla uyum içinde yaşamayı ve haklarını korumayı amaçlayan yasalar çıkardı. Ayrıca savaş sırasında zarar gören bölgelerin hızla yeniden inşa edilmesi için talimat verdi. Gofla Deresi’nin ağzındaki küçük balıkçı köyü, savaşta zarar görmemiş olsa bile, Ayazma’nın onarılması için harcama yapıldığı belirtilmiş.

Reklam

Türkler, Küçükçekmece’ye bağlanan yolun sıkça kullanılan bir yol olması nedeniyle yol düzenlemesi yapmışlardır. Çünkü ordular için en uygun yol, yarım burga mağaralarının arka tarafındadır ve burada köprüler bulunmaktadır.

Osmanlıların Bizans’ı yenmesiyle birlikte İstanbul çevresine Türk yerleşimleri başladı. Ancak Türkler, Büyük ve Küçükçekmece’ye yerleşirken Gofla Deresi’nin ağzına yerleşmek istememişlerdir çünkü geçim kaynakları tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Bu nedenle deniz kenarında ve balıkçılıkla geçinen bir köyde yaşamak istememişlerdir.

Sarayın ve çevresinin ihtiyaçlarının çoğu dışarıdan karşılanıyordu ve son yıllarda gemilerle getirilen mallar Küçükçekmece ve Gofla Deresi’ne boşaltılıyordu. Rum balıkçı köyünde bu mallar için bir depo bulunmaktaydı ve bu depoyu askeri bir birlik koruyordu. Balıkçı köyü halkı, Yunan Krallığı’nın kurulmasıyla ilgilenmemiş ve 1877-1878 Türk-Rum savaşında herhangi bir taraflı tutum almamıştır.

1890’larda Rum köprüsünün üst kısmının Mısırlı Kaval Ali tarafından satın alındığını görüyoruz. Bu şahıs buraya Aminagos (Amindos) adını verdi ancak burası fazla gelişmeden aynı kalmıştır. Bu çiftlikten geçen küçük bir yol zamanla genişlemiş ve Küçükçekmece köprüsüne bağlanmıştır. Yolun önemi arttıkça Avrupa’ya bağlanan bir yol haline gelmiştir.

1924 yılında burada yaşayan Rum köylüler mübadele kapsamında yer değiştirmiş ve Rumlardan boşalan yerlere askeri depolar yerleştirilmiştir. Bu nedenle bu bölgeye Ambarlı denilmiştir.

Cumhuriyetin ilanından önce Ambarlı, 60 hanelik küçük bir Rum köyüydü. Balıkçılık ve meyhanecilikle geçimlerini sağlayan Rumlar, İstanbul’dan gelen müşterilere Laterna çalarak eğlendirirdi.

Cumhuriyetin ilanından sonraki dönemde, Lozan Antlaşması gereği, Batı Trakya’daki Türkler ile İstanbul’daki Rumlar hariç diğer azınlıklar, karşılıklı olarak yer değiştirmeye başladılar. Yunanistan’dan bir milyonu aşkın Müslüman, Türkiye’ye göç ederken, Türkiye’den de bir buçuk milyonu aşkın Rum kökenli Hristiyan vatandaşlar Yunanistan’a göç etti. 1924’te başlayan bu nüfus değişimi, 1926’dan itibaren artarak devam etti ve 1930’da tamamlandı. Yunanistan’dan getirilen aileler, zorlu bir deniz yolculuğundan sonra önce İzmit-Kocaeli’ne getirildi ve daha sonra ülkemizin çeşitli bölgelerine yerleştirildi. Aileler, mübadele sırasında sadece üzerlerindeki kıyafetlerle yolculuk yapmak zorunda kaldılar.

Yunanistan’ın Ömberiya köyünde yaşayan Türkler, Rumların terk ettiği Ambarlı’ya yerleştirildi ve nüfus başına yaklaşık beş dönümlük tarla verildi. Yolculuk sırasında vapurda doğan bile kayıt altına alınarak kendisine beş dönüm tarla verildi. Ömberiya köyünde bırakılan evlere ise Giresun ve Samsun’dan gelen Rumlar yerleştirildi.

Selanik Kayalar Ömberiya (OPEINOΣ AHMO Σ) köyünde yaşayan Türklerin soyu, Karamanoğulları’na dayanır. Anadolu Selçuklu Devleti’nin 1308’de yıkılmasından sonra Karamanoğulları, Konya ve çevresine egemen oldu ve XIV. yüzyılın başında Anadolu’daki en güçlü devlet konumuna ulaştı. Ancak Osmanlı Devleti’nin güçlenmesiyle Karamanoğulları’na son verildi. Bu güçlü hanedan, devletin güvenliğini tehlikeye atmaması için çeşitli bölgelere sürüldü, özellikle de Balkan topraklarına ve Yunanistan’a. Mübadele yoluyla Ambarlı Köyü’ne yerleşen Türkler geniş arazilerde çiftçilik yaparak geçimlerini sağladılar. Ambarlı Köyü’nde yaşayan Rumlar ise balıkçılıkla uğraştıklarından fazla tarım arazilerine sahip değillerdi.

Mübadeleyle Ambarlı Köyü’ne yerleşen çiftçiler, geçimlerini sağlamakta zorluk çektiler. Hatta Atatürk’e “Paşam, burada ne ile geçineceğiz?” diye sordular, Atatürk ise denizi göstererek “İşte deniz, arazileriniz size yeterli gelmiyorsa denizden geçin” cevabını verdi.

Balcıbük Köyü’nden Firuzköy’e…

Bulgaristan’ın İvaylovgrad’a bağlı Balcıbük (Maden buk) köyünde yaşayan Türkler, 1927 yılı ve öncesinde Bulgar eşkıyalarının köylerine düzenlediği baskınlar ve arazilerinde kurulan pusular nedeniyle endişe ve huzursuzluk içindeydiler. Güvenliklerinin tehlikede olduğunu fark eden Balcıbük sakinleri, Türkiye’ye göç etme ve yerleşme kararı aldılar. Bu amaçla, Kadir Efendi (ÖZDEMİR), Ali Ağa (BAŞER) ve Osman Ağa (TEZER) Türkiye’de arazi satın almak ve uygun bir köy yeri bulmak için görevlendirildi.

O dönemde, Yeşilköy bölgesinde satılık olan Ayamama Çiftliği, Yeni Çiftlik ve Şamlar Köyü’ndeki Osman Bey’in Resneli çiftliği gibi yerleri gezdiler. Son olarak, Firuz çiftliğini beğenerek satın almaya karar verdiler. Çünkü, gezdikleri çiftlikler arasında tarım araçları ve tesisler açısından en uygun olanı Firuz çiftliğiymiş. 1928 yılı Mayıs ayında, sahibi Necip Bey’den, ekili arazisi ve çiftlikteki tüm tarım araçları ile birlikte 40.500 liraya satın alındı. Köylüler, Balcıbük köyünde alınan karar gereği çiftlik arazisinin tapusunu Kadir Efendi (ÖZDEMİR) üzerine aldılar.

Balcıbük köyündeki 60 hane halkı, evlerini ve tarlalarını Soğanlık köylülerine satarak 4 Aralık 1928 tarihinde taşınabilir eşyalarını ve mallarını öküz arabalarına yükleyerek konvoy halinde Balcıbük’ten ayrıldılar. 14 Aralık 1928 tarihinde, tüm aileler çiftliğe ulaştı. Yeni gelen aileler çiftlik evlerine ve samanlıklara yerleştirildi. 1929 yılında, şu anki köy alanında her aile için planlı bir yapılaşma yapıldı. Çiftlikteki işlemlerini 1930 yılına kadar Ambarlı Köyü Muhtarlığı’na bağlı olarak sürdürdüler. Aynı yıl yapılan nüfus sayımında 365 kişi ve 72 hane tespit edildi ve aynı yıl muhtarlık kuruldu. Yeni kurulan köye Firuzköy denildi ve ilk muhtar Hasan Hüseyin ÖNEL seçildi. Köy statüsü 12 Eylül 1980 ihtilali sonuna kadar devam etti.

Amindos Çiftliği…

Bulgaristan’da huzursuzlukların artmasıyla, Vetova ve Razgrat’ta yaşayan iki köy halkı, 1929 yılında 6-7 kişilik bir heyet gönderdi. Amacı, kendi vatanlarında yeni bir yaşam kurmaktı. Heyet, Ambarlı ve Firuzköy dışında geniş çiftlik arazileri bulunan yerlerin olduğunu fark etti. Angurya çiftliği, Trakatya (Yakuplu), eşkinoz (Esenyurt), Tahtakale çiftliği ve Amindos çiftliği gibi yerleri incelediler. 22 bin dönümlük Amindos çiftliği, konut içermiyordu. Bu çiftliğin uygun olduğunu düşünerek burayı satın almak istediler. Kaparo bırakarak Bulgaristan’a geri döndüler. Bulgaristan’daki yerlerini ucuz fiyatlara satarak eşyalarını at arabalarına yükleyip, bazı aileler trenle bazıları ise at arabalarıyla zorlu bir yolculukla şimdiki belediye binasının olduğu yere, çiftlik binası ve hayvan barınaklarına sığındılar. Ancak 40 aile olarak çiftliğin bedeli olan 80 bin TL’yi karşılayamadıkları için çaresiz kaldılar. Sonradan Avcılar’ın ilk muhtarı olacak olan Katip Mehmet ERKAN, nüfus işlemleri için Edirne’ye geldiğinde durumu görmek için geldi. Çiftliği alamadıklarını ve sefalet içinde olduklarını gören Katip Mehmet ERKAN ve 1974-1977 yılları arasında Belediye Başkanlığı yapan Ahmet DİCLE’nin babası Mustafa DİCLE, Ankara’ya giderek bankalardan kredi talep ettiler. Ancak olumsuz yanıt aldılar. Ankara’dan ayrılırken Katip Mehmet ERKAN’ın Bulgaristan’daki hocasıyla karşılaştılar. Hocası, ERKAN ve DİCLE’ye durumlarını belirten bir dilekçe yazmalarını, Atatürk’ün yaverine verilmesini ve uygun bir zamanda Paşamıza iletmesini önerdi. Dilekçe yazıldı ve Atatürk’e iletilmek üzere yaverine verildi. Dilekçede, mağduriyetleri ve Amindos çiftliğinin satılık olduğu ve alınabilmesi için kredi çekmeleri gerektiği belirtildi. Bunun üzerine Atatürk; ‘Çiftlik olarak kredi veremeyiz’ dedi. Ancak dilekçelerine, ‘Köy tüzel kişiliğinde olursa şayet kredi verilsin’ diye bir not ekledi. Kredi alabilmek için Amindos Çiftliğinde yaşayan insanların oturduğu alan Avcılar Köyü olarak tescil edildi. ERKAN ve DİCLE beyler bu notu Ziraat Bankasına vererek 80 bin TL olan çiftliği satın aldılar. Çiftlik, genelde 2 şer dönümlük parsellere bölünerek Avcılar Köyü’nde yaşayan ailelere pay edildi. Avcılar ve Ambarlı köyleri artık birbirine yakın olmuştu.

Avcılar’da bir başka önemli bilgi ise, şimdiki Stadyum’un oradan başlayarak Reşitpaşa Caddesi üzerinde E-5’e kadar uzanan bölümde 66. Topçu Tümeni’nin bulunmasıydı. Buradaki askeri birlik, 2. Dünya Savaşı sırasında konuşlanmıştı. İstanbul Üniversitesi Avcılar yerleşkesi, askerlerin eğitim alanıydı. İstanbul Üniversitesi Avcılar yurtlarının olduğu bölgede ise askeri havaalanı bulunmaktaydı. Üzeri branda kaplı tek motorlu pervaneli eğitim ve keşif askeri uçaklarının iniş ve kalkış yaptığı yerdi.

Avcılar Köyü Genişliyor…

Köy olma şartıyla Amindos çiftliğini satın alan vatandaşlarımız, 1934 yılında muhtarları Yahya BALABAN’ın yardımıyla Ambarlı köyüyle birleşerek Avcılar Köyü’nü oluşturdular. İlk muhtarları Mehmet ERKAN oldu. Şimdiki İstanbul Üniversitesi’nin kapısının önünde bulunan kavşak alanında, Çobançeşme adı verilen bir çeşme bulunmaktaydı. Bu bölge, avcıların konakladığı yerdi ve zenginlerin av sezonunda uğrak noktasıydı. Sabahın erken saatlerinde avcılar buraya gelir, tanıdıkları gençleri yanlarına alıp avlanmaya çıkardılar. Zamanla, buradaki avcılar av bayramları düzenlemeye başladılar. Avlanılan hayvanlar köylülerle birlikte burada pişirilir, çalgılar eşliğinde şenlikler düzenlenirdi. Avcılar Köyü, adını buraya avlanmaya gelen avcılardan almıştır.

Geçim Kaynakları

İlk zamanlarda, saz samanla yapılmış tek katlı bahçeli evlerde yaşam sürdüler. 1924’ten 1950’lere kadar köylüler geçimlerini sağlamakta zorlandılar. Kadınlar, sabahın erken saatlerinde tahta takunyalarla yürüyerek Yeşilköy ve Florya’daki Ayama deresine işe gitmekteydi. Balkan ülkelerinden gelen köylülerimiz balıkçılığı bilmedikleri için, genellikle kendi işleri olan çiftçiliğe önem verdiler. Buğday, yulaf, mısır, arpa, ayçiçeği, soğan, kavun ve karpuz yetiştirdiler ve bunları İstanbul’a göndermek için iskeleden deniz yoluyla satışa çıkardılar. Ayrıca evde yapılan yoğurtlar, yelkenli ve eski kum kayıklarıyla İstanbul’a gönderilmek üzere satılırdı. Hayvancılıkla fazla uğraşılmadı; çoğunlukta küçükbaş hayvanlar beslendi ve kışlık yiyecekler yaz aylarında hazırlandı. Şu anda Merkez Parkı ve Kültür Merkezi’nin bulunduğu alanda, içinde dut ve kiraz ağaçları bulunan büyük bir bahçe vardı. Avcılar’ın sembolü haline gelen havuz da o zamanlarda yapıldı ve suyu Çobançeşme’den borularla getiriliyordu.

Avcılar Köyü Gelişiyor

1950’lerden sonra İstanbul’da istimlaklar başladı ve insanlar Avcılar köyüne akın etmeye başladı. Bu durum, köylülerin geçimini kolaylaştırdı. Köylüler genellikle evlenmek için tarlalarını satardı. Göl kenarında ve deniz kenarında yazlık ve kışlık evler inşa edilmeye başlandı.

1960’lardan sonra, Türk Elektrik Kurumu, beton şirketleri ve diğer fabrikaların açılması, köylülere yeni iş imkanları sağladı ve Avcılar’ın gelişmesine katkıda bulundu. 1966’da Avcılar Köyü Belediye haline geldi ve son muhtarları Yusuf KORLU zamanında ilçenin gelişimi hız kazandı. Avcılar tercih edilen bir yerleşim merkezi haline geldi. İstanbul Üniversitesi Avcılar yerleşkesi, kültürel ve ekonomik olarak Avcılar’ın gelişimine katkıda bulundu. Avcılar, ilkokullar, teknik liseler ve ticaret liseleriyle birlikte eğitim alanında da büyük bir gelişim gösterdi.

Büyüyen Avcılar

1970’lerden sonra Avcılar, büyük bir nüfus artışı yaşadı ve çok sayıda sanayi kuruluşu oluştu. İstimlakların başlamasıyla insanlar bu bölgeye yoğun ilgi gösterdi ve burada konutlar inşa edilmeye başlandı. Avcılar’da sanayi de hızla gelişip büyüdü. Günümüzde, Avcılar İlçesi 10 mahalleden oluşmaktadır ve İstanbul’un önemli bir yerleşim merkezi haline gelmiştir.

Başa dön tuşu