Reklam bayilik veren firmalar
Askerlik Şubeleri

Çay Askerlik Şubesi

İlAfyonkarahisar
İlçeMerkez
Şube AdıÇay Askerlik Şubesi
Telefon(0272) 215 32 10
Fax(0272) 215 32 12
AdresDervişpaşa Mah. Alparslan Türkeş Bulvarı No: 27 AFYONKARAHİSAR

Afyonkarahisar Merkez’de bulunan Çay askerlik şubesine ait telefon numarası, adres ve iletişim bilgileri.

Reklam

Çay Tarihçe

Afyon-Konya karayolunun 48. Km’sinde konumlanmış olan Çay ilçesi, Eber Gölü ve Karamık Sazlığı arasında, Sultan Dağları’na doğal bir zeminde yer almaktadır. İç Ege Bölgesi’nde, Ege Bölgesi, Akdeniz ve İç Anadolu Bölgeleri’nin kesiştiği noktada bulunan ilçe, Afyon ilinin doğusunda, Sultan Dağları’nın kuzey eteklerinde kurulmuştur. Doğuda Sultandağı, güneyde Yalvaç, batıda Şuhut ve Afyon, kuzeyde Bolvadin ile çevrelenmiştir. Ova görünümünde olan Çay ilçesi, 1010 metre rakımı ile İç Anadolu Platosu’nun karakterini taşımaktadır.

Reklam

Ekonomisi sulu tarıma dayalı olan ilçe, haşhaş, şekerpancarı, arpa, buğday, ayçiçeği gibi ürünlerin yanı sıra önemli meyve bahçelerine de ev sahipliği yapmaktadır. Vişne, kiraz, elma gibi meyveler, ilçenin tarım tabanında önemli bir yer tutmaktadır.

Çay ilçesi, Sultandağları’nın eteklerine yerleşmiş olup, Gelincik Ana Tepesi, Toprak Tepe ve Kırkaya Tepe gibi yüksek noktalarla karakterizedir. Bu dağlık alanlar, ilçenin doğal güzelliklerini oluşturan önemli silsileleri barındırmaktadır. Aynı zamanda Sultan Dağları’nın kuzey eteklerinde konumlanmış olan Çay ilçesi, kum yataklarıyla yükselmiş düz bir arazi üzerinde kurulmuştur. Zemin yapısı, III. (Neojen) ve IV. zamanların alüvyon topraklarından oluşmuş olup, Sultan Dağları’nın uzantısı olan billuri, şist, mermerleşmiş kalkerüstü devon şistlerini içermektedir. Yalvaç sınırına yakın bölümde kömür madeni işletilmektedir.

Çay ilçesi, geniş göl ve bataklık alanlarıyla öne çıkar. Karamık Ovası’nda yer alan ve Karamık Gölü olarak da adlandırılan Karamık Bataklığı, denizden 1000 m yükseklikte kapalı bir alandır. Karamık Gölü, Bozan ve Karakuş Dağları’ndan gelen sularla beslenir ve Hoyran Gölü’ne akan pınarlara su sağlar. Ayrıca, ilçenin kuzeydoğusundaki Eber Gölü, denizden 967 metre yükseklikte yer alır ve 125 km2’lik bir alanı kaplamaktadır. Her iki gölü besleyen suların rejimlerinin bozuk olması ve buharlaşma nedeniyle yaz aylarında su seviyesi düşer, bataklıklar ortaya çıkar.

Çay ilçesi, sazlık ve kamışlık alanlarıyla ünlüdür. Bu alanlar, hem halkın geçim kaynağı hem de Seka Selüloz Fabrikası’nın hammaddesini oluşturur. İlçede turna ve sazan gibi balıklar bulunmakta olup, balıkçılık da önemli bir ekonomik faaliyettir. Çay ve Eber dereleri ile Kali Çayı, ilçedeki önemli akarsulardan bazılarıdır.

İklim bakımından İç Anadolu’ya uygun bir yapıya sahip olan ilçe, tipik kara iklimi özelliklerini taşır. Kışları sert ve soğuk, yazları ise sıcak geçer. Temmuz ve Ağustos dışındaki aylarda düzenli yağış alan Çay ilçesi, yıllık 300 kg civarında yağış alır. Bu yağışlar genellikle Kasım-Mart ayları arasında kar, diğer aylarda ise yağmur şeklinde görülür.

Çay ilçesinin ilk kuruluşuna dair kesin bilgi ve belgelere ulaşılamayan geçmişi, M.Ö. dönemlere kadar uzanmaktadır. İlçede bakır çağının yaşandığına dair izlere, Cumhuriyet Köyü Höyü, Karamık Köyü Höyü, Geneli Köyü Höyü, Geneli Gölbaşı Köyü Höyü, K.Karacaören Kara Musa Höyü, Devederesi Höyükleri’nde rastlanmaktadır. Helenistik dönemde, Gelene’nin son safhasının Alezyez’e ait olduğu, İskender’in İran’a gelmeden önce Gelene’nin İran’a kaçtığı ve savaşmak istemediğini bildirdiği bilinmektedir. Bu dönemde General Antigon’un, M.Ö. 333’te Çul Ovası Metropolis (Tatarlı), Holmi (K.Karacaören), İpos (Çay), Gaysterpediom (Bolvadin Üçhöyükler), Abasion (Gömü) gibi şehirleri ziyaret ettiği bilinmektedir. İpsos Meydan Savaşı’nın ilçe topraklarında gerçekleştiğini gösteren kaynaklar bulunmaktadır. Antigon, M.Ö. 314 yılında Gelene’ye gelerek burayı merkez yaptı ve İpsos (Çay) şehrini kurdu. Ancak Antigon’un yaptığı savaşta perişan olduğu ve şehirlerin yağmalandığı bilinmektedir.

Roma Cumhuriyeti döneminde, Frigya Parure ilçesine bağlı olarak, Akşehir ve Sultandağı ile birlikte yönetim biriminde yer alan Çay ilçesi, M.Ö. 301 yılında İpsos Meydan Savaşı’nın ardından harap duruma düşmesi nedeniyle “yanık Frigya” anlamına gelen Frigya Parure adını almıştır. Julia Frigya Parure bölgesinde yer alan bir kasaba olup, İmparatoriçe Julia’nın adı verilmiştir. Julia, eski “Kral Yolu” üzerinde önemli bir ticaret yeri olan bir kasabadır. Julia Belediyesi, tapınak inşaatları, dini törenler ve festivaller nedeniyle birkaç sikke bastığı bilinmektedir. Sultandağı eteklerinde kurulan Men Tapınağı’nın açılış töreni için basılan sikkede, tapınak içinde Men ve ayrıca atı üzerinde külüngü ile yine Men (Ay Tanrısı) resimleri bulunmaktadır. Ay Tanrısı, zamanla çifte ağızlı balta taşıyan bir biçimde tasvir edilmiştir. Çay deresinin kumları altında kalan şehir kalıntıları, bu döneme ait eserlere ulaşılmıştır. Roma döneminde ticaret hayatına ve yollara verilen önem, buluntular aracılığıyla anlaşılmaktadır. Şehirlerarası yolların yapımı ve onarımı büyük bir önem taşımış, hatta bu dönemde mesafe taşları kullanılmıştır, ki bunlardan biri Afyon Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.

Selçuk Türklerinin Anadolu’yu fethi esnasında, Bekçioğlu Emir Afşin, Orta Anadolu’nun Ameria (Emirdağ) bölgesine kadar ilerlemişti. Bölgenin fethiyle ilgili detaylı kayıtlar bulunmasa da, Emir Ahmet Şah, Emir Sanduk ve Dolaphan Kuvvetleri tarafından ele geçirildiği düşünülmektedir.

Haçlı Savaşları döneminde, Haçlı Ordusunun tahrip ettiği şehre, 1155 yılında Selçuklu Devleti tarafından Oğuz Türkleri yerleştirilmiş ve şehrin adı Çay Değirmeni olarak değiştirilmiştir. 1277 yılında Selçuklulara başkaldıran Karamanlıların bastırılmasının ardından, Selçuk Sultanı Gıyaseddin Keyhüsrev III’ün emriyle Beylerinden Yakup oğlu Yusuf Bey tarafından 1278 yılında yaptırılan Taş Camii, Han ve Çeşme, günümüze kadar kullanılmaktadır; ancak hamamı zaman içinde yıkılmıştır. Camii, aslında Medrese olarak inşa edilmiş, daha sonra camiye dönüştürülmüştür.

Selçuklu Sultanı III. Gıyaseddin Keyhüsrev’in ölümünden sonra, bölgenin yaklaşık olarak 1318 yıllarında Eşrefoğulları himayesine girdiği anlaşılmaktadır. Bölge, Eşrefoğulları’nın himayesinde yaklaşık 8 yıl kaldıktan sonra, Anadolu Genel Valisi Demirtaş’ın Ahmet Bey’e yenilmesiyle birlikte Yalvaç, Karaağaç ve Bolvadin ile birlikte Sahipataoğulları’nın eline geçmiştir. Sahipataoğulları Beyliği’nin kurucusu Sahipatan’ın yerine geçen torunu Şemsettin Ahmet Bey, Germiyanoğulları’nın damadıdır. Şemsettin Ahmet Bey’in ölümünden sonra, oğulları Nasrettin Ahmet ve Muzafferin Devlet Beyler, ahmet beyin ana tarafından bağlı olduğu Germiyan sarayına gitmiş ve bölgenin hakimiyeti bu şekilde Germiyanoğulları’na geçmiştir. Germiyan Beyi II. Yakup, samimi bir Osmanlı dostu olarak Beyliği’ni II. Murat’a vasiyet yoluyla bırakmış ve böylece Germiyan Beyliği’ne bağlı bölgemiz Osmanlı yönetimine geçmiştir.

Çay ilçesinin tarihi, Eski Tunç Çağı’na kadar uzanmaktadır ve Mısır, Suriye ve Trakya Krallarının birleşik ordusu ile Gelene Kralı Antigon arasındaki İpsos Meydan Savaşı’na (M.Ö. 301) ev sahipliği yapmasıyla ün kazanmıştır. Doğu-batı ve kuzey-güney doğrultulu antik yolların kavşak noktası olmuş, Selçuklu döneminden kalma Taş Camii ve Kervansaray bu zengin tarihin önemli eserleridir. Ayrıca, Eber Gölü, Ali Kaleli Piknik Yeri ve Çağlayan Parkı, ilçenin öne çıkan mesire yerlerindendir.

Taş Cami Medrese

1278 yılında III. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde, beylerinden Yakup Oğlu Yusuf Bey tarafından Mimar Oğulbey’e yaptırılan külliye, içerisinde medrese, çeşme, hamam ve kervansarayı barındırmaktadır. Başlangıçta medrese olarak inşa edilen yapı daha sonra camiye dönüştürülmüştür. Büyük bir kubbe etrafında yer alan tonoz kemerli odalar, sofalar, küçük kubbeli müderris odası ve simetrik bir çeşme ile süslü binanın özellikle mescit ve dersane kubbeleri, mihrabı ve özenle işlenmiş tuğla süslemeleriyle dikkat çeker. Kubbe kuşaklarındaki süsleme, Selçuklu sanatının zarafetini en etkileyici biçimde yansıtan örneklerden biridir.

Afyon-Konya yolunun üzerinde bulunan bu eser, ön yüzü tamamen kesme mermerle kaplı olup, süslü ve estetik bir mermer kapı takısıyla donatılmıştır. Büyük bir kubbe etrafında tonoz kemerli odalar, sofralar ve küçük bir kubbeli müderris odası içeren bina, simetrik çeşmelerle tamamlanmıştır. Binanın iç kısmı, özellikle mescit ve dershane bölümü olan büyük kubbe, iki sofa ve mihrabıyla birlikte incelikli zevkle tasarlanmış mozaikler ve zarif çinilerle süslenmiştir. Kemerler ve kubbe kuşağındaki çinilerden bir kısmı zaman içinde düşmüş olabilir, ancak kalanlar, eserin sanatsal değeri hakkında önemli bilgiler sunmaktadır.

Bina üzerindeki cümle kapısının hala görülebilen Arapça hitabesi, Selçuklu sülüsüyle yazılmış olup, “Emirin, bu mubarek yapıyı inşa ettiği günlerde devletin büyük sultanı, dünya ve dinin yardımcısı, Allah’ın kulu Gıyaseddin Keyhüsrev’dir” şeklindedir. Kapı kemerinin üzerindeki sarkıtların altında bir para arması ve her iki tarafında “Amele OğulBey bin Mehmet Bey” yazısı yer almaktadır. Çaylılar tarafından “Taş Cami” olarak anılan yapıya, doğu köşesine çeşme ve batı köşesine müderris odası eklenmiştir. Müderris odasının pencere söveleri, kesme mermerden yapılmış ve işlemelidir.

Medresenin karşısında yer alan hamam, uzun süre bakımsız kalmış ve zaman içinde yıkılmıştır. Ancak son zamanlarda yapılan düzenlemelerle, hamamın bulunduğu alan geniş bir caddeye dönüştürülmüştür.

Taşhan (Kervansaray)

Medresenin yazlık kısmının doğusunda yer alan bölümü zaman içinde yıkılmış, ancak kışlık bölümü özenle restore edilmiştir. Dört duvar ve 16 fil ayağı üzerine tonoz kemerli bir damla sahip olan bu bina, ortasında ışıklık kubbesiyle öne çıkar. Taş Camii ve Han’da bulunan pars arması, her iki yapıyı da aynı mimar olan Oğulbey’e ait olduğunu göstermektedir.

Kervansaray, medrese kapısından daha yüksek bir sanat eseri olarak kabul edilebilecek kadar görkemliydi, ancak ne yazık ki dış kapısından günümüze sadece izler ulaşabilmiştir, zira son yüzyılda büyük ölçüde yıkılmıştır.

Medrese, cami, müderris ve molla odaları, mutfak kısımları, hamam ve kervansarayı içeren çok yönlü bir külliye olarak önemli bir yapıdır. III. Gıyaseddin Keyhüsrev’in emriyle beylerden Ebülmücahit Yakupoğlu Yusuf Bey tarafından, mimar Mehmet Bey oğlu Oğul Bey’in eliyle 1278 (Hicri 677) yılında yapılmıştır. Emirdağ Yenikapı geçidindeki askeri yürüyüşle sona eren olaylar, Gıyaseddin Keyhüsrev ve Sahipata Fahreddin Ali’nin bu bölgeye önemli eserlerin yapılmasını istemesine yol açmıştır. Yusuf Bey’in savaştaki başarıları ve zenginliği, medrese ve diğer yapıların inşasını yönlendirmesi açısından önemli bir rol oynamıştır.

Selçuklu tarihinde Yusuf Bey, babası Yarup Bey ve mimar Oğul Bey hakkında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Ancak külliyenin vakfiyesi bilinmektedir. Osmanlı döneminde Tanzimat-ı Hayriye sonrasında vakıflar arasında düzenleme yapmak amacıyla yapılan hesaplaşmada, Çay’daki medrese müderrisleri ve onarım işleriyle ilgili belgeler, Güllüharp, İnkaya, Çamurharkı ve Elvar köylerindeki vakfa ait tarla ve çayır arazilerine dair bilgiler içermektedir.

Yusuf Bey’in zenginliğine dair bu bilgiden başka, yıkılan hamamın özellikleri de belirtilmiş; iki adet halvet, üç yanda sofa, ortada büyük göbek sofası, soyunma yeri ve külhan gibi bölümlerle donatılmıştır. Cumhuriyet döneminde, Taş Camii Vakıflar İdaresi tarafından onarılmış ve kubbeleri kurşunla kaplanmıştır.

Eber Kasabası’nda yer alan Esirüddin Ebheri Türbesi ise, kare biçimli taş duvar üzerine inşa edilmiş, 8 köşeli kümbet tarzında bir anıt mezardır. 13. yüzyılda yaşamış olan Esirüddin Ebheri, Taş Medrese Müderrislerinden biridir ve yazdığı İsagoci adlı eser, medreselerin kapatılmasına kadar okutulmuş bir Türk astrologu ve filozofudur.

Tur Ali Türbesi

Afyon’dan gelen şose, iki ayrı kol halinde bölündüğü noktada, aralık sokak içinde yer alan ahşap ve toprak damlı bir odada bulunan türbe, halk arasında “Ali Baba” olarak bilinir. Yapının mimari açıdan öne çıkan bir değeri bulunmamaktadır. Odanın ortasındaki merkada, Selçuklu tarzında yapılmış mermer bir sandık üzerindeki iki satırlık Arapça kitabe şu şekildedir: “Bismillahirrahmanirrahim. Küllü men aleyhe fan. Sahibi hazet-türbe Tur Ali Bin, ‘Yusuf nevvere Allahü mezcaahu fi gurrei şehri ramazan el mübarek sene selase ve seb’ine ve siddemie’.”

Bu kitabeden anlaşıldığı üzere, miladi 1275 yılı Mart ayının başlarında Yusuf’un oğlu olan Ali, bu türbeye defnedilmiştir. Çay’daki külliye, Yusuf Bey’in oğlu Tur Ali Bey’e ait olduğu düşünülen bir kısmı içermektedir. Tur Ali Bey’in, Cimri Vak’ası’ndan iki yıl önce vefat etmiş olması, ailenin bu bölgede görevli olduğu izlenimini uyandırmaktadır. Yusuf Bey’in, babası ve Yakup Bey ile birlikte Çay Kadılığı’nda görev yaptığı ve subaşı derecesinde bir alaybey olduğu anlaşılmaktadır. İsim benzerliği açısından, Doğu’daki Akkoyunlu Devleti’nin kurucusu Karaosman Bey’in dedesi Tur Ali Bey’i hatırlatmaktadır; ancak zaman açısından uzak bir döneme aittir.

Eber Gölü

Çay, Bolvadin ve Sultandağı ilçelerinin sınırları içinde geniş bir alanı, yani 150 km²’yi kaplayan Eber Gölü; üzerinde yüzen adacıkları, turna ve sazan balıkları, yaban ördekleri, kazlar, mekeler ve karabataklarıyla ünlüdür. Başlangıçta bir bataklık olarak bilinen bu gölde, kayıklarla gezinti yaparak balık avlamak oldukça keyifli bir deneyim sunar. Nilüfer çiçekleri, sazlıkları ve çeşitli kuş türleriyle adeta bir mini cennet görünümündedir. Eber Gölü, yerli ve yabancı turistlerin büyük ilgisini çeker.

Gölde, sazan, turna, istakozya ve kurbağa gibi çeşitli balıklar avlanabilir. Aynı zamanda kamış ve diğer göl ürünleri açısından oldukça zengindir, bu da Eber Gölü’nü yöre halkının önemli gelir kaynaklarından biri yapar. Özellikle kış aylarında çevre illerden ve ilçelerden gelen avcılar, gölde çeşitli kuş türlerini avlamak için buraya gelirler. Eber Gölü’nün yüzeyi kamışlarla kaplı olup, su yollarının açılmasıyla kendine özgü bir karakter kazanmıştır. Ayrıca gölde su dibine bağlı olmayan yüzen adacıklar ve bu adacıklar üzerine inşa edilmiş köylü kulübeleri, görsel olarak etkileyici bir manzara sunmaktadır.

Kamık Gölü

Kamık Bataklığı, yüzeyinin kamışlarla örtülü olduğu bir göldür ve bu özelliğiyle dikkat çeker. Gölette avlanan Turna balıkları, çevredeki lokantalarda ve pazarlarda lezzet tutkunlarıyla buluşmaktadır. Ayrıca, çevre illerden ve ilçelerden gelen kuş avı tutkunları, Kamık Bataklığı’na akın etmektedir. Bu göl, doğal güzellikleri ve zengin av potansiyeliyle bölgede hem gastronomi hem de doğa tutkunları için çekici bir destinasyon haline gelmiştir.

Çağlayan Parkı

Sultan Dağları’nın eteğinde, Çay deresinin vadisinin başlangıcında konumlanan park, ilçe merkezinin güney kenarında yer alır ve Afyon’un en eski parklarından biridir. Park, yakın çevrede gezilip görülebilecek yerler arasında önemli bir konuma sahiptir. Özellikle yaz aylarında, ilçe halkı aileleriyle birlikte buraya giderek hoş vakit geçirmektedir. Park, adını 28 metre yükseklikten düşen suyun oluşturduğu çağlayandan almaktadır ve bu görsel şölen, ziyaretçilere serinlik ve huzur veren bir atmosfer sunmaktadır.

Kanlıyer Kavaklığı

Belediye tarafından 1982 yılında düzenlenen kavaklık çocuk parkı, su ve tuvalet olanakları, spor sahası ve gölgelikleriyle çevrili bir alan olarak, çevrede tercih edilen piknik noktalarından biridir. Özellikle Hıdırellez günlerinde ve 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramları’nda, halkın özel ilgisini çeker. Çay’ın turizm potansiyeli açısından değerlendirilebilecek Eber ve Kamık gölleri çevresinde henüz bir tesis bulunmamaktadır, bu nedenle bölgede organize bir turizm faaliyetinden bahsetmek şu an için mümkün değildir.

Afyon ilinin sevimli ilçelerinden biri olan Çay, ulaşım açısından son derece avantajlı bir konumda bulunmaktadır. İlçe, karayolları standartlarına uygun bir altyapıya sahip olmanın yanı sıra demiryolu ulaşımıyla da birçok şehirden kolayca erişilebilir bir konumdadır.

Çay ilçesi, tarım ve hayvancılıkla uğraşan bir topluluğa ev sahipliği yapmakta ve özellikle coğrafi işaret belgesine sahip Türkiye’nin bir numaralı vişne üretimiyle öne çıkmaktadır. Vişne üretimindeki başarısıyla bilinen ilçe, %69 oranında şıra içeriğine sahip olan ve yılda 7 bin ton ürün elde edilen vişnesiyle tanınmaktadır. Her yıl geleneksel olarak Temmuz ayının ikinci haftasında düzenlenen Vişne Festivali, ilçe sakinleri ve ziyaretçiler için keyifli bir etkinlik olarak bilinmektedir.

Başa dön tuşu