Reklam bayilik veren firmalar
Askerlik Şubeleri

Kağıthane Askerlik Şubesi

İlİstanbul
İlçeBeyoğlu
Şube AdıKağıthane Askerlik Şubesi
Telefon(0212) 255 63 63
Fax(0212) 255 64 73
AdresSütlüce Mah. Karaağaç Cad. No: 2 Halıcıoğlu / Beyoğlu / İstanbul

İstanbul Beyoğlu’nda bulunan Kağıthane askerlik şubesine ait telefon numarası, adres ve iletişim bilgileri.

Reklam

Kağıthane Hakkında

Kağıthane Köyü, Bizans döneminde Barbyzes adı verilen bir yerin yanı başında Pissa adıyla kuruldu. Köy ve çevresi ile ilgili yapılan arkeolojik kazılar, bölgedeki yerleşimin Roma dönemine kadar uzandığını göstermektedir. Roma dönemine ait mezar taşları ve Haliç ile birleştiği düşünülen, Alibeyköy Deresi ile kesişen bir alanın kazısı sırasında antik bir tapınak kalıntısı ortaya çıkarılmıştır. Bu tarihi eserler günümüzde İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.

Reklam

Kağıthane’nin tarihi, özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemi olan Lale Devri’ni içermektedir ve bu dönemdeki izler hala görülmektedir. Aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu’nun batılılaşma sürecinin izlerini taşır. Bu tarihi geçmişte Kağıthane, Haliç ile özellikle Kağıthane Deresi çevresi olmak üzere Bizans döneminden başlayarak önemli bir coğrafya haline gelmiştir. Ancak, Kağıthane her zaman Haliç ile birlikte anılmıştır. İstanbul’un ilk çekirdeğinin kurulmadan önce, bu bölgedeki ilk yerleşimin, günümüzün Alibeyköy ve Kağıthane Deresi olarak adlandırılan yerlerdeki Semystra Tapınağı’nın yanı başında olduğuna dair Bizanslı Dionisos tarafından aktarılan bir söylence bulunmaktadır ve tarihi kaynaklar da bu söylenceyi doğrular niteliktedir.

İstanbul surlarının yakınına yerleşmiş olan Kağıthane, ilk olarak MS 626 yılında tarih sahnesine çıktı. Bu tarihte Avarlar, İstanbul’u kuşatırken Avar hanı, özellikle Slav kavimlerinden oluşan birliklerini Kağıthane’de konuşlandırmış ve Kağıthane Deresi’nin Haliç’e döküldüğü yerde kayık filosu kurmuştu. İstanbul’u savunan Patricius Bonus, bu planı öğrenince bu filoyu hızlı bir baskınla yok etmişti.

Bazı tarih kaynaklarına göre ise buradaki kağıt üretimi çok daha eski tarihlere kadar uzanmaktadır ve İstanbul’un fethi sırasında burada bir kağıt değirmeni olduğu ve bu değirmenin II. Beyazıt dönemine kadar faaliyette olduğu belirtilmektedir. 17. yüzyılda, Evliya Çelebi, Kağıthane ve çevresine dair bir harap Kağıthane’nin bulunduğunu yazmıştır. Aynı dönemde, İstanbul’un fethinden sonra, Kağıthane sarayın ihtiyaçlarına hizmet veren sebze ve süt sağlama amacıyla ağıl ve bostanlara ev sahipliği yapmıştır.

Kağıthane, Kanuni Sultan Süleyman’ın hoşuna gitmiş ve bu nedenle avlanmak ve dinlenmek amacıyla sık sık bu bölgeye gelmeye başlamıştır. II. Beyazıt döneminde inşa edilen Baruthane de Kağıthane’yi bir mesire yeri, toplantı yeri ve o dönemdeki sanayi bölgesi haline getirmiştir. XV. yüzyıldan itibaren doğal güzellikleri ve koruları ile ünlenen Kağıthane, popüler bir eğlence yeri haline gelmiş ve bu özelliğini uzun süre korumuştur. XVII. yüzyılın ünlü şairi Nefi’nin bir beyti, Kağıthane’nin bu dönemdeki kimliğini yansıtmaktadır.

“Mahşer olmuş sahn-i Kağıthane Dünya buradadır. Cennete dönmüş güzellerle temaşa bundadır.”

O yıllarda Kağıthane, lale tarlaları, havuzlar, şelaleler ve göz alıcı köşklerle süslüydü. Bu unsurlar birbirini mükemmel şekilde tamamlıyordu. Kağıthane’nin bahçeleri ve kasırlarının öyküleri halk arasında pek çok dedikoduya neden olmuştu, özellikle eğlenceler burada sıkça düzenlendiğinden, eleştirilere ve hoşnutsuzluklara yol açmıştı. Bu güzel görünüm ve yapılar edebiyatımızda da yer bulmuş, ancak Patrona Halil İsyanı sırasında bu güzellikler yıkılarak düz bir araziye dönüştürülmüştür. Kağıthane’nin eğlence ritüelleri genellikle ilkbaharda gerçekleşirdi ve Hıdırellez’den sonra, halk bu bölgeyi kayıklarla ve arabalarla doldururdu.

Kağıthane ve Alibeyköy dereleri boyunca Haliç’e doğru açılan araziler, dönemin önde gelen kişilerine tahsis edilerek inşa edilen ve sayıları 170’yi aşan zarif köşkler ve güzel bahçelerle doluydu. Bu köşkler topluluğu, Sadabad Sarayı ve bahçesi ile birleşti ve Haliç’ten Kağıthane köyüne kadar uzanan güzel bir peyzaj dizisi oluşturdu.

Bu dönem, Osmanlı tarihinde kent içinde rekreasyon amaçlı olarak planlı bir şekilde geliştirilen peyzaj mimarlığına dair önemli bir örnektir. Lale Devri olarak bilinen bu dönemde doğa ve bahçe sevgisi, sadece üst sınıfları değil, halkı da etkisi altına almıştır. Bu dönemde genel kültürümüzün yanı sıra sanat dallarındaki gelişmeler, bahçe sanatının da önemli bir parçası haline gelmiştir.

Başa dön tuşu