Reklam bayilik veren firmalar
Askerlik Şubeleri

Üsküdar Askerlik Şubesi

İlİstanbul
İlçeÜsküdar
Şube AdıÜsküdar Askerlik Şubesi
Telefon(0212) 651 58 00
Fax(0212) 651 58 05
AdresBarbaros Mah. Nuhkuyusu Cad. No: 12-4 34662 Üsküdar / İstanbul

İstanbul Üsküdar’da bulunan Üsküdar askerlik şubesine ait telefon numarası, adres ve iletişim bilgileri.

Reklam

Üsküdar Tarihçesi

İstanbul’un karşısında muhteşem bir manzaraya sahip olan Üsküdar, Boğaz’ın tam karşısında yer alması ve Asya Yakası’ndaki köprübaşı konumu nedeniyle ayrı bir güzelliğe ve öneme sahiptir. Antik çağlarda “Khrisopolis” olarak adlandırılan bu bölge, Perslerin “Hrisopolis”, Roma döneminin “Scutari”, Bizans’ın “Skudarium”, Farsça’nın “Askadar”, Evliya Çelebi’nin “Eski Dar” ve Türklerin “Sevgili Üsküdar”ıdır.

Reklam

Asya ile Avrupa arasındaki ulaşımın Boğazlar’dan geçmesi nedeniyle Üsküdar, tarih boyunca farklı halkları ağırlamış, onları misafir etmiş ve farklı medeniyetlerin etkisi altına girmiştir. Doğal bir köprübaşı olan Üsküdar, tarih boyunca farklı milletlerin egemenliği altına girmiştir ve bu nedenle çok sayıda medeniyetin izlerini taşımaktadır.

Tarihi M.Ö. 1000’li yıllara kadar uzanan Üsküdar’ın kökenleri, Fenikelilerin Kadıköy’de bir liman kenti olan Kalhedon ve Moda Burnu’nda bir liman kenti daha kurmalarına dayanır. Fenikeliler, Salacak Sahili’nden Kızkulesi’ne kadar uzanan sahil şeridini taşlarla doldurarak bir mendirek oluşturmuş ve ticaret iskeleleri ile tersaneleri Salacak Limanı’nda kurmuşlardır.

M.Ö. 675 yılında Üsküdar’ın yeni sahipleri Akalar olmuş ve Anadolu halkı ile yerleştirilmiştir. M.Ö. 513 yılında Pers Kralı Dareios’un İskit Seferi dönüşünde Pers egemenliğine giren Üsküdar, M.Ö. 410’dan M.Ö. 333’e kadar Atina’nın egemenliği altında kalmış, ardından M.Ö. 333’te Büyük İskender İmparatorluğu’nun bir parçası haline gelmiştir.

M.Ö. 129 yılında Roma İmparatorluğu’nun egemenliği altına girmesine rağmen, M.Ö. 89’dan M.Ö. 63’e kadar, yani Pontus Kralı Mihirdad’ın ölümüne kadar, Kalkhedonya ve Skütariyon, Pontus’un hakimiyetinde kalmıştır. Ancak bu olayın ardından Üsküdar tam 458 yıl boyunca Roma İmparatorluğu’nun egemenliği altında yaşamıştır.

M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölünmesiyle Üsküdar, Doğu Roma İmparatorluğu yani Bizans dönemine girmiştir. Bu dönemde Üsküdar, önemli bir ticaret ve konaklama merkezi olmuştur. Bizans Dönemi’nde farklı tarihlerde İran ve Arap istilalarına uğramıştır. 609’da İran, 710’da Araplar, 782’de Abbasi Halifesi Harun Reşid, 1102’de Haçlılar, 1147’de Fransa Kralı VII. Louis ile Alman İmparatoru Konrad, 1203’te yine Haçlılar Üsküdar’dan geçmişlerdir. Araplar, İstanbul’u 5 kez kuşatmışlardır. 859’da Harun Reşid, Üsküdar’dan geçmiş ve İstanbul’u kuşatmıştır. Abbasilerin hizmetinde bulunan Seyyid Battal Gazi, İstanbul’daki Müslümanların gözcülüğünü yapmak amacıyla, Üsküdar’da, şimdiki Ayazma Camii civarında yedi yıl boyunca görev yapmıştır.

1071 Malazgirt Meydan Muharebesi’nden sonra Kutalmışoğlu Süleyman, İznik’i fethederek Türkiye Selçuklu Devleti’nin başkenti yapmıştır (1075). Selçuklu Türkleri XI. yüzyılda Anadolu ve Suriye’yi ele geçirmişlerdir. Bu dönemde, Avrupa Hristiyan dünyası, Türklerin elinde bulunan Kudüs’ü almak ve İslam dünyasının zenginliğini Batı’ya taşımak amacıyla “Haçlı Seferleri”ni başlatmıştır. Bu seferler, 1096’dan 1270’e kadar aralıklarla devam etmiştir ve Üsküdar, bu seferler sırasında tarihindeki en büyük yağma ve talanlardan birine maruz kalmıştır.

II. Haçlı Seferi sırasında, şu anki Haydarpaşa – İbrahimağa – Ayrılık Çeşmesi bölgesinde Fransa Kralı Louis ve Alman İmparatoru Konrad komutasındaki Haçlı ordularına karargah görevi üstlenmiştir. IV. Haçlı Seferi sırasında ise, yağma ve talana uğrayan ilk yer, İmparatorun Harem olarak kullandığı şimdiki Harem bölgesi olmuş ve İmparator hazinesini alıp Trakya’ya kaçınca Üsküdar’da 1204’ten 1261’e kadar tam 57 yıl süren Latin egemenliği başlamıştır.

1086’dan 1096’ya kadar Üsküdar ve çevresi fiilen Türklerin kontrolünde kaldı, ancak I. Haçlı Seferi sırasında bu bölgeleri terk etmek zorunda kaldılar ve bu topraklar ancak Osmanlı İmparatorluğu döneminde tekrar Türk yönetimine girdi. Orhan Gazi döneminde Kocaeli Yarımadası, Büyük ve Küçük Çamlıcalar, Doğancılar gibi bölgeler Osmanlı Türkleri’nin egemenliğine girdi (1348). Yıldırım Bayezid, Güzelcehisar’ı (Anadoluhisar) inşa ettikten sonra Osmanlı padişahları, Rumeli’ye geçişlerinde geleneksel olarak Üsküdar – Güzelcehisar istikametini kullanmışlardır. 1452’de Fatih Sultan Mehmet, Güzelcehisar’dan Rumeli Sahili’ne indiği yerde Rumelihisarı’nın yapılmasını emretti.

29 Mayıs 1453 tarihinde İstanbul’un Türkler tarafından fethedilmesinin ardından Üsküdar hızla gelişmeye başladı ve buraya kesin ve kalıcı yerleşim başladı. Bu dönemde 91 cami veya mescit, 51 tekke, 12 hamam, 11 kervansaray, 2 imaret, 7 medrese, 260 çeşme, 5 büyük iskele, 2 darüşşifa, 2 menzilhane, tabhane, sıbyan mektebi, kütüphane, darülhadis, sebil ve posta teşkilatı inşa edildi. Ayrıca birçok padişah, sultan, paşa ve devlet adamının sarayları, yalıları ve köşkleri bu bölgeyi süsledi.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Anadolu, Mısır, İran, Hicaz, Irak, Kafkasya, Suriye gibi bölgelere düzenlenen seferlerde Üsküdar, Osmanlı padişahları ve devlet adamlarının konaklama ve dinlenme yeri olarak hizmet verdi. Sefere çıkan Osmanlı padişahları, Doğancılar’da kurulan Otağ Çadırı’nda kalmışlardır. Ayrıca, Anadolu Sancakları’nın valileri, tahta oturmak için Anadolu’dan Üsküdar’a gelir ve buradan saltanat kayığı ile İstanbul’a geçerlerdi.

Fatih Devri’nde, Üsküdar yeniden inşa edilmiş ve burada büyük değişiklikler gerçekleşmiştir. Sultan II. Mehmet, Salacak’ta kendi adıyla anılan bir mescit inşa ettirerek Üsküdar’ın ilk mahallesini oluşturmuştur. Ayrıca, Anadolu’dan getirilen Türk halkını bu bölgeye yerleştirerek, İskele Meydanı’nda bir bedesten inşa ettirerek ticaretin gelişmesine katkı sağlamıştır.

Üsküdar’ı süsleyen ve bu bölgeyi yağma ve talahlardan koruyan Büyük Fatih, Türkmen mahalleleri ile şenlendirmiş ve 3 Mayıs 1481’de Gebze çevresindeki “Sultan Çayırı”nda vefat etti. Üsküdar, cenazesinin İstanbul’a geçişinde ev sahipliği görevini derin bir üzüntü ve Fatih Sultan Mehmet’e layık olma çabasıyla yerine getirmiştir.

Birinci Dünya Savaşı’nın ardından imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması, İstanbul ve Üsküdar dahil olmak üzere tüm ülkede kara işgali günlerinin başladığı bir dönemi işaret etti. Savaş sırasında İngiltere, Rusya, Fransa ve İtalya arasında paylaşma planı yapılmış ve bu plana göre Boğaziçi’nin her iki sahilinin Rusya’ya, Üsküdar’dan Kadıköy, Kartal’a kadar olan kısmın İngilizler tarafından işgal edilmesi öngörülmüştü. Ancak 13 Kasım 1918’de Müttefikler İstanbul’a girdiğinde, Mustafa Kemal’in şu ünlü vecizesi İstanbul halkının tepkisi karşısında dile gelmiştir: “Geldikleri gibi giderler!”

İstanbul halkının işgallere karşı tepkisi çok güçlü olmuş, pek çok protesto ve gösteri düzenlemişlerdir. Bu protesto mitinglerinden biri Üsküdar’ın Doğancılar semtinde gerçekleşmiş ve Bağımsızlık Meşalesi Anadolu’da yakılan ilk semt olmuştur.

Kurtuluş Savaşı sürecinde Üsküdar, vatanseverlerin Anadolu’ya geçiş noktası olarak büyük bir rol üstlenmiştir. Sultantepe Semti’nde bulunan “Özbekler Tekkesi,” Mustafa Kemal’in önderliğindeki Kurtuluş Savaşı’na katılmak isteyen pek çok vatansever kahraman, özellikle İsmet Paşa başta olmak üzere, silahların saklanması ve Anadolu’ya gönderilmesi için büyük bir şerefle kullanılmıştır.

Türk Milleti, ülkenin resmi paylaşımı anlamına gelen “Sevr Antlaşması”nı reddetmiş ve Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde 1923’te “Lozan Antlaşması”nı imzalayarak bağımsız Türkiye Devleti’ni uluslararası alanda kabul ettirmiştir.

13 Kasım 1918’den beri İstanbul’da bulunan Müttefikler, 2 Ekim 1923’te Dolmabahçe Rıhtımı’nda Türk Bayrağı’nı selamlayarak ayrıldılar. Yıllardır beklenen Türk Ordusu 6 Ekim’de Sarayburnu’nda karaya çıktı. Bu olay İstanbul ve Üsküdar için tarihi bir anıdır ve asıl sahipleri olan Türk milletini yeniden kucaklamıştır.

Binlerce yıl boyunca yerleşim gören ve tarih boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan Üsküdar, Bizans’tan miras kalan Kızkulesi ile ünlüdür. Osmanlı döneminde özenle geliştirilen ve güzelleştirilen Üsküdar, Cumbalı Türk Evleri’nin süslediği sokakları, koruları, köşkleri, çarşıları, hamamları, camileri, kiliseleri ve sinagoguyla, farklı dinlerin ibadethanelerini aynı duvarı paylaştığı hoşgörünün güzel bir örneğini sunar. Kuzguncuk gibi semtleriyle, Üsküdar hala Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin önemli bir ilçesi olarak varlığını sürdürmektedir.

Başa dön tuşu